Eşitliğin Düşmanı Felsefe: Objektivizm

Berkay Varol
5 min readMay 2, 2023

--

1940–1960 yılları, kapitalist ve reklamcıların şekillendirdiği Amerika — ve etkisindeki dünya, insan hakları konusunda ayrılıklar yaşar. Kolektivist görüşler, bireyci görüşler; ekonomik hegemonyayı destekleyenler veya sosyalist bir eşitlik içinde olanlar… İçlerinde pek adında bahsettirmeyen, çünkü post-modernitede yerini pek sağlamlaştıramamış bir görüş var. Ayn Rand’ın öncülüğünde Objektivizm.

Yerini sağlamlaştıramamış olmasının temel sebebini aidiyet olarak görebiliriz. Ateist bir felsefe olduğu için zaten bir dini ritüel içerisinde dayanışma sağlayamaz. Sağlanması gereken dayanışma başarılı insanların birbiriyledir. Fakat ilerleten satırlarda bahsedeceğim “başarılı” insanlar pek de dayanışmaya ihtiyaç duymamaktadır. Bencil bir görüş olarak objektivizm maalesef ki insanların altında oturacağı, peşine düşeceği ve güzelleyeceği bir perspektif sunmaz. Fakat bu felsefe tümden yanlış ve tepe takla değildir.

— — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — —

Sizden ricam bu yazıyı okurken bu fikrin 1940–1960 yılları Amerika’sından çıktığını unutmamanızdır. Bugün ne denli SJW, barışçıl, herkesi kabullenen bir görüş egemense de ideolojileri şekillendiği yılları göz önünde bulundurmadan anlamak imkansızdır. Bir ideoloji hakkında bilgi sahibi olmak onu savunmak veya destekçisi olmak anlamına gelmemektedir. Karşıt görüşlerin, kendi içerisindeki mantığı anlamak farklı görüşlerdeki mantığı anlamanızda veya desteklemenizde yardımcı olacaktır.

— — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — — —

Her insan hayatının belirli dönemlerinde geçişler yaşar. Bu geçişler depresyonla veya olumlu anlamda bir coşkuyla yaşanabilir. Bu geçişlerin ne olursa olsun mistisizm anlamıyla bir çile olduğunu düşünmek şu açıdan yanlış olmaz; her geçiş döneminden çıkmak bir çaba gerektirir. gerek mitolojik, gerek dayanaklı bir felsefe, gerekse de dini bir görüşe bakın. Eğer sizi toplumsal kurallarına veya ahlaki normlarına bağlı tutmak istiyorsa bir noktada muhakkak çileci bir yaklaşım içerir. Budizm ve ya İslamiyet’te gördüğümüz gibi; Hayatı anlamak için acı çekmek gerekir der mistisizm görüş. Tabi şu an anlattığım nokta bu kadar uç bir örnek değil. Her insan yaşadığı çabanın/çilenin/geçiş döneminin bitişinin, ona huzur getirmesini bekler. Karşılıklı bir ticaret vardır. Ben bu çileyi çekeceğim ki huzur elde edebileyim.

Objektivizme göre iyi veya kötü kavramını belirleyen unsurlar, “zevk” ve “acı” etrafında şekillendirilir. Başarılı insan, hep iyi insandır. İyi insan Zevke uygun hareket etmelidir, acı çekmemelidir. Ne var ki bu görüş pek doğru değil. Zevkler pişmanlıkları, acılar hakikatleri, mantık yanlış hesapları doğurabilir. Objektivizm, sırf bu yüzden bile temeli yere dayanmayan bir felsefedir.

Objektivist felsefeye göre insan kendi kârını maksimize etmek için yaşamalıdır. Bireysel çıkarlarını öne alarak hareket etmelidir. Bir insan başarılı olmak için karşılıksız hiçbir şey yapmaz. Sevmez bile. Sevgiyi hak etmek için bir karşılığı olmalıdır. Belki prestij belki para, belki iyi bir sevgi göstergesi. Elinde sonunda bu ilişkiyi yaşamak kişide, karşılığında bir şeye mâl olacaktır.

Bu felsefe sosyolojik bir çıkarım yaparken bireyciliği ön plana alır. Hatta Bencilliği. Ayn Rand çokça “Bencil” kelimesini kullanır. Yapısı gereği olumsuz bir anlam taşısa da Ayn Rand “Bencil” olmayı TDK'den biraz farklı yorumlamaktadır. Objektivizm tasavvuru bir dünyada sınıf ayrımı olmalıdır. Kolektivist ideolojilere tamamen zıt bir konumdadır. Başarılı insanlar, zengindir. Sermaye sahibidir. Öyle kalmalılardır. Taban kesimde bulunan işçinin orada kalması gerektiğini savunur. Mantık ise şöyle işliyor; Bireyin yaratıcı bir fikri vardır, bunu gerçekleştirebilecek imkanı vardır, en önemlisi yeteneği vardır. Bu insan bir şekilde, muhakkak yükselir. Bu sayede zenginleşir. Yükselmeyi başaramayan insan zaten yükselmeyi hak etmemiş demektir. Bu rasyonellikte, yüzlerce işçi çalıştıran fabrikalar; bir fikir ve onu bulan bir dâhi sayesinde ayakta durur. Altında çalışan işçiler ise otomatik olarak yeteneksiz, yetenekliyse de dahi değildir. Çünkü karşılığında bir çaba göstererek yükselememiştir. (tıpkı benim gibi lul) Tekrar etmekte fayda var; Ben bu felsefenin ayakları yere basan bir felsefe olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Bence Şans, Fırsat, Miras gibi faktörler bilhassa günümüz için göz ardı edilemez. Nispeten Ayn Rand’ın da kast ettiği bu başarılı kişiler “miras yedi” değil, dişiyle tırnağıyla tepeye gelen kişilerdir. Ürettikleri şeyin her zerresinde fikri olan, yaptığı yatırımlarla büyük katkılara sebep olan, üretimine hakim ve yenilikçi insanlardır. Adı üstünde dâhilerdir.

Kolektivist görüşlere zıt bir yönünü netleştirmek için şu cümleyi kursam anlaşılır olur diye düşünüyorum. İşçiler, üretimde varlardır fakat bunun üzerinde hak iddia edemezler. Sadece faaliyette değil, fikirlerde de edemezler. Ayn Rand’ın “Atlas Silkindi” üçlemesinde verdiği bir örnekle; Orta Çağ’da bir demir ocağında çalışan biri, kılıç dövebildiği için değil kılıcı satın alan kişi o kılıçla birini kesebildiği için ödeme alır. Mevzu hiçbir zaman kılıcın nasıl dövüldüğüyle ilgili değildir, kılıcın son halidir ki burada atölyenin sahibinin verdiği talimatlar (fikirler diyelim) sonucun kendisidir.

Fabrikadaki işçiler, bu işe sahip oldukları için şanslıdır ki bu işi biri yatırımlamış, onlara maaşlarını vermiş, bir fikir etrafında topluma yarar sağlamıştır. Bu rasyonellikte emek veya değer “çaba” kavramıyla ölçülmez, Üretici dahilik ile ölçülür. Taban kitle kas gücünden oluşur, fikir değil. Dâhiliğin yüceltilmesi gerekir. Maaş, işçinin hakkı değil, işçiye verilen bir ikramdır.

Yukarıdaki insanı aşağı çekmeyi istemek Objektivizm’e göre bir ahlak bozukluğudur. Kahir ekseriyet taban kitlededir ve Dahi veya yetenekli değildir. Bu rasyonelitedeki zenginleri, yeteneklileri, dahileri çıkarırsak taban kitle teknolojik anlamda ilerleyemez dünya daha düzensiz bir hale gelir. Eşitlik veya kamusallaşmak istemek bu sebepten ötürü yanlış ve ahlaksız bir istektir.

Daha Niş yetenekleri olan kitle yüceltilmelidir ki onlar geleceği daha iyi gelişen bir biçimde inşaa edebilsinler, benzerleri ortaya çıkabilsin ve doğru örnekleri başarabileek daha iyi bir nesil ortaya çıkabilsin.

Bununla birlikte istihdam yalnıza kas gücü çerçevesinde değil, fikir ve ileri bir medeniyet çerçevesinde de artar.

2023 yılından dönüp bakınca; Sermaye patronlarının, kurumsal baronların egemenliklerinin iktidar egemen görüşler etrafında toplandığını birlik olduğunu söyleyebiliriz. Şirketler, devletlerde büyük olmaya başlasalar da çoğunluk devlet destekli veya devletten birilerinin desteğiyle ayakta durmaktadır.

Peki bu durum ortaya ne çıkarır. Kimsenin eşit olmasını istemeyen bir görüşte, devlet yönetimi nasıl mümkündür? Ayn Rand temelinde liberteryen de olmadığını savunsa da, polis ve askerin gerekliliğini reddetmemektedir. Burada da kendiyle çelişir. Eşitliksiz bir dünyada kaos doğar. Bunu engellemek için içerde polis güçleri dışarda asker güçleri tarafından koruma sağlanması gerekmektedir.

Peki bu rasyonellikte demokrasi en zıtlıktır. Demokrasi herkesin eşit olduğu bir düzlem yaratır. Dağdaki çobanla, şehirdeki oyuncunun oyu “1” sayılır. Bu normalite objektivizme bir zıtlık yaratır. Çünkü kahir ekseriyet, “yeteneksiz”, “fakir”, “başarısız” insanlardan oluşur. Demokrat bir seçimde lideri belirleyecek olan kitle bu kitledir. Bu durumda liderler çoğunluğun isteğini gerçekleştirmek isteyecek, onları destekleyecek ve onların problemlerine odaklanan kişiler olacaktır. Pek çok ülkede bu örneği görürüz. Demokrasiyle seçilmiş liderler toplumun taban kesiminden çıkar ve gelişime, ilerlemeye, kültüre veya teknolojiye daha mesafeli dururlar. Herkesin eşitliği her zaman ilerleyici bir seçenek değildir objektivist felsefe göre.

Kolektivist görüşler insanların eksiklerini, ihtiyaçlarını gidermeye yöneliktir. Herkes eşit imkanlarla, mülklerle, eşyalarla ve hizmetlerle yaşamalıdır. Objektivist felsefe bir şeye ihtiyaç duymanın onu hak etmek anlamına gelmediğini savunur. Bir şeyi hak etmek için karşılığında bir şey yapması gerekmektedir. Çalışmayana para yoktur, öldürmeyene ceza yoktur, sevmeyene sevgi yoktur…

--

--

Berkay Varol

Seçim arabası müzikleri dolu kafamla dünyayı anlamaya çalışıyorum, perişanım.